Çerçeveli mercek veya merceklerden oluşan bir araç olan gözlük, görme bozukluğu olan kişilerin daha iyi görebilmesi için tasarlanıp kullanılmasıyla birlikte gözü dış etkenlere karşı korumak ve aksesuar olarak da kullanılabilen; tarihi oldukça eskilere dayanan çok yönlü ve önemini hala koruyan önemli bir araçtır.
Gözlük, genel olarak plastik veya metal benzeri malzemelerle üretilen çerçevenin içine oturtulan; plastik veya cam ile plastik karışımından elde edilen gözlük camıyla meydana gelmektedir. Bu şekilde üretilen gözlük çeşitlerinden bazıları: koruma gözlüğü, güneş gözlüğü, yüzücü gözlüğü, kaynakçı gözlüğü, dalgıç gözlüğü, lenssiz gözlük, eskimo kar gözlüğü, tek gözlük, pins-nez, makas gözlük, browline gözlükleri, boynuz çerçeveli gözlük, çerçevesiz gözlük ve aynalı güneş gözlüğüdür.
Gözlüğün tarihi ise oldukça eski zamanlara kadar dayanmaktadır. Gerek gözle alakalı problemler gerekse kullanılması gerektiği alanların o dönemden mevcut olması sebebiyle gözlükle alakalı çalışmalar ve bilgiler 8. yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Okuma taşları insana yardımcı olsa da, görme problemlerini tam olarak engelleyemiyordu. Bu nedenle artık çeşitli merceklerin kullanılması gerekliliği ortaya çıkmaya başlamıştı ve iyi görmenin eksikliği oldukça fazla şekilde hissediliyordu.
Buna bağlı olarak 8. yüzyıla ait Mısır hiyerogliflerinden bazılarında basit cam merceklerden söz edildiği bildirilmiştir. Bunun yanında Arap bilim insanı İbn-i Heysem 1000’li yıllarda düzeltilmiş camların görme bozukluğu olan kişilerin bu şikayetine yardım edebileceğini düşünen ilk insandı ancak bu fikri yürürlüğe koyabilmek için yıllar geçmesi gerekti.
İbn-i Heysem’e ait Optik Kitabı adlı eserin 1240 yılında Latince’ye çevrilmesiyle birlikte dikkatleri üzerine çekmesi çok uzun bir zaman almadı. Bu fikirlerin uygulanmasına burada başlandı ve 1280’de İtalya Venedik’te Armati isimli İtalyan bir fizikçi tarafından geliştirilen ilk gözlük, görme bozukluğu amacıyla kullanılan gözlük konusunda da bir ilk oldu.
Bunun haricinde güneş gözlüğünün icadı da oldukça ilginçtir. 1430’lu yıllarda camın ateşin isi ile karartılmasıyla meydana getirilen ilk güneş gözlükleri, mahkemelerde düşünceleri ve hisleri gözlerinden okunmasın diye Çinliler tarafından kullanılan bir araç olarak ortaya çıkmıştı. Herhangi bir şekilde görme problemini düzelttikleri veya güneşten korudukları yoktu.
Güneş gözlüğü ile alakalı anekdotu paylaştıktan sonra ilk icat edilen gözlüğe dönmemiz gerekirse; bu gözlük cisimleri büyütüp etrafın çok daha kolay şekilde görünmesini sağlayan bir çift dışbükey merkezden oluşan bir mekanizmaya sahipti. Bu basit mantıkla oluşturulan ilk icadın geliştirilmesi için ise üzerinden oldukça fazla zaman geçmesi gerekti…
Günümüzde görüp kullandığımız türdeki gözlükler ilk icattan yaklaşık 500 yıl sonra, 18. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya başladı. Bu gelişimin en önemli noktası, o döneme kadar yüzden sürekli düşen gözlüklerin artık yüzde sabit durabilmesini sağlayabiliyor olmasıydı.
Bu problem artık gittikçe sinir bozucu ve yorucu bir hal aldığından bunu gidermeye yönelik çalışmalar da başladı. Buna bağlı olarak 1727 yılından bir broşürde de görülebilen Edward Scarlett’ın sabit gözlük sapını yapışıyla ortaya çıkan kulak gözlükleri ve şakak gözlükleri gözlüğün suratta sabit duramaması problemini çözmeye başladı.
Bununla beraber insanların Amerika Birleşik Devletleri’nde de gözlüğün nasıl daha iyi hale getirtilebileceğini düşünmeye başlamasıyla, 1783 yılında Benjamin Franklin, günümüzün varifokal gözlük camlarının öncüsü olan bifokal gözlük camlarını yapmıştır.
Bu gelişmelerle beraber modern şakak gözlükleri 1850’li yıllardan itibaren dünyada yaygınlaşmaya başladı. Temel gözlük tasarımlarının son 200 yıldır neredeyse hiç değişmediğini de söyleyebiliriz. Buna rağmen gözlüklerin konforu, burun kısımlarına eklenen plastik ve yumuşatıcılar gibi eklemeler ve konfor arayışlı geliştirmeler günümüzde de devam etmektedir.